Hayatınızda sadece 16 Kasımlarda değil, her gün hoşgörüye yer açın, her insan, her canlı için yaşam mücadelesi yeterince birbirinden zor. Olur olmaz sebeplerden kalp kırıp gönül yıkmaya değmez. Yaratılan her canlının, yaşamı ve imtihanı bir kerelik, ikinci bir hak verilmez.
Yaratıcının var ettiği, dünyanın yaşam döngüsünde her yaşanılan yeni gün bir kerelik. Bir yaşadığınız günü tekrar yaşayamazsınız, geçen bir dakikayı geriye alamazsınız. Düşündüğünüzde size bahşedilen nimetlerin kontrolü bile elinizde değil. Siz istiyorsunuz diye güneş doğmaz, ay gecenizi aydınlatmaz. Gökyüzünden delice boşalarak yağan yağmur, sizi ıslatmak, yıkamak için yağmaz. Yerden göğe yükselen ağaçlar, bitkiler, otlar saati saatine, dakikası dakikasına yaşam döngüsünden hayat bulmak, hayat vermek için canlanır. Yaratılan her varlık, insan dahil bütün canlılar birbirini yaşatır. İnsan da hayatı kendisi için değil birbirini hoş görerek yaşatmak için yaşar. Yaratıcının ilk yasasıdır hoşgörü, anlayıp görebilene de tesbihattır.
İnsan kendisine bahşedilen aklı kullanarak fıtratını yaşar. Üç kavramın arasında gezinir, imtihanını bilemez. Tamahın, tevazunun ve kanaatin. İnsan fıtratında ne tamahın ne de tevazunun sınırı vardır. Kişi, tevazu göstermek uğruna, eğri yay gibi olursa, kırıp atar insanoğlu. Tamahkarın durumu daha zor. Hali, hikayedeki göz çukurunun kemiği gibidir. Karşına ne ağırlık koyarsan koy dengelenmez, haris kalır, doymaz sınırı yoktur. Kanaatin yeri bellidir. Sahip olduğunla yetinebilmektir. İnsan nefsine özgü olan bu kavramların kontrolü her daim kişinin kendisine imtihan olur.
Hoşgörü de sınırı olan bir erdemdir. İnsan hayatının her aşamasında hoşgörüye ihtiyaç vardır. Ama tamah ve tevazudaki aşırılığı kaldırmaz, alaycılığı kabul etmez, saygısızlığı hiç affetmez. Kararında, dozunda olan hareketi, davranışı ve sözle gelişir. Onun için hoşgörü; insanın kendine aykırı gelse bile her şeyi anlayışla karşılayarak, olabildiğince hoş görme hali durumudur. İnsan sınırını ve haddini bilmeyi öğrenmek zorundadır. Bunun için hoş görünün sınırlarını çizmek kolay değildir. Olumsuzluklar karşısında bazen ilgisiz bazen de alındırmayıp alttan almak gerekir. Çoğunlukla da hoş görüyü sabrederek gösteririz.
İnsanların birbirlerini doğru anlamalarını sağlayan hoş görü ön yargıları kırar. İnsanların karşılıklı iletişiminde de bundan dolayı önemlidir. Yaşadığımız zamanın maddiyatçılığında olan ben merkezci davranış ve hareketler; insanın yaşamını daraltır, çirkinleştirir. İnsanları birbirinden uzaklaştırarak içe kapatır. Oysa toplumun gelişmesi birbirimize hoşgörüyle yaklaşıp empati kurarak iyi niyetli olan insanların varlığına muhtaçtır. Hoş görülü unutmayarak Mevlana’nın sözüyle bitirelim. “Ya kırdığın gönlü Allah seviyorsa, bilemezsin. Bilseydin ödün kopardı dokunamazdın. Dün zekiydim dünyayı değiştirmek isterdim, Bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum. Siz de hayatınızda hoşgörüye yer açın.